Dengeli kadro! Dünya ya da Avrupa devlerini dikkatle izlerseniz bir gerçeğin farkına varacaksınız. O da şu; homojen bir kadroya sahip takımların en büyük farkı kendi sistemlerini yaratmış olmalarıdır. Onların sistemlerini anlatmak için rakamları hangi şekilde sıralarsanız sıralayın, göreceksiniz ki oyun planlarını tam olarak anlatan bir sıralama yoktur aslında. Misal, siz 4-4-2 dersiniz ama öyle oynamaz o takım. Kendi 4-4- 2'sidir asıl oynadığı... Farklıdır iyi takımlar. Onların, forvetleri geriye gelir, top alır ama savunmaya kadar gelmez, hatta orta sahaya kadar bile gelmez genellikle. Zaten gelmesine gerek kalmaz. Ön liberoları ileri çıkar ama her dakika ceza sahası önünde değildir, buna gerek de yoktur oyun düzeni içinde. Savunmanın kanatları da öyle. Sol ya da sağ beklerini her saniye rakip son çizgide göremezsiniz bu takımların. Yeri gelince savunmacıları ileri çıkar, yerine göre de orta alandaki kanat adamları defansına yardım eder. Yardımlaşmadır takımı devleştiren, sanıldığı gibi yıldızlar değil. Her futbolcu olması gereken zamanda, olması gereken yerdedir ve işin sırrı da ta burasıdır. Tüm bunlar aslında şunu anlatmak için. Böyle takımlarda, hiç kimsenin her şeyi yapmasına gerek olmaz. Herkes üzerine düşeni yapar ve bu yeter. Yine böyle takımlarda, her hangi iki futbolcu arasında dağlar kadar fark olmaz. On üzerinden bir puanlama yapsanız, en önemli oyuncu dokuz alırsa, en sıradanı da 6-7 alacaktır. Dengeli, homojen kadrodur büyük zaferlere zemin hazırlayan asıl faktör. Bu nedenle ben tüm transfer sezonunda yapılanları bu pencereden değerlendiririm. Beşiktaş'ın imza attırdığı oyuncuları incelerken, yeni kadronun homojen bir yapıya sahip olup olmayacağını anlamaya çalışırım. Standardı çok düşüren oyunculardan kurtulmak, alınacak futbolculardan bile önemlidir bana göre. Eğer gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse, arkası da yanlış gelecektir. Bazı yıldızlar alınsa bile, vasatın altındaki oyuncular da aynı kadroda bulunursa başarı yine hayal olur. Ben Beşiktaş örneği verdim siz aynı formülü Fenerbahçe ya da Galatasaray için de düşünebilirsiniz. Önemli olan bir oyuncu alıp göz boyamak değil takımın genel olarak kalitesini arttırmaktır. Gerisi de masaldır.