Sözde değil özde milli! Bu ülkede yaşayan, havasını soluyan, ekmeğini yiyen, suyunu içen, herkesin, şehitlere büyük borcu var. Kim ne kadarını ödüyor onu Allah bilir ama futbolcuların bu konuda çok fazla bir şey yapmadıkları da aşikâr. Bu nedenle bir elleri yağda, bir elleri balda yaşarken askere gitmemek için de mırın-kırın eden tüm futbolculara bu çağrıyı yapıyorum. En başta milliler, sonra diğerleri. Sözde değil özde milli iseler bu çağrıya kayıtsız kalmazlar. Peki neler yapılmalı? En başta takvimin izin verdiği ilk fırsatta Saracoğlu'da, şehlit ailelerimiz için bir maç oynanmalı. Gidenler için bir şey yapamadık bari kalanlara borcumuzu ödeyelim. Yetmez... Milliler primlerini bağışlamalı... Yetmez... Terim yapmalı aynı şeyi. Yetmez... Üç büyükler en az bir maç hasılat bağışlamalı (Trabzon zaten bağışladı). Kenetlenmeliyiz ve bunu yaparken cömert olmalıyız. (Cömertlik demişken, galibiyeti şehit ailelerine hediye edeceklerini açıklayan Ümit Karan ve Gökhan Ünal'a şunu söylemek farz oldu; çocuklar çok cömertsiniz!..) Bir de özel çağrım var... Tümer'e... Bunca memleket meselesi dururken bu devlet senin askerlik derdine kayıtsız kalmadı. Sen 3-5 milyon dolar daha kazanabilesin diye askerliğin ertelendi. Şimdi sıra sende. İster ön ayak ol bir maç oynat, ister kampanya başlat. Toplanacak parayı da Şehit Anneleri Vakfı'na bağışla. Hiç değilse bunu yap, olmaz mı? Not: Yıllardır söylediğimizi önceki gün müthiş kalemiyle Yılmaz Özdil de gündeme getirmiş. "Orda bir köy var uzakta palavrasını kesin artık" demiş. Yürekten katılıyorum. Bu, yanlış eğitimin yanlış türküsüdür. Orda bir köy varsa uzakta; gideceğiz, göreceğiz, seveceğiz. Öğrenmemiz ve öğretmemiz gereken budur özetle.