Hoşgeldin Tümer Golcü iyi bir yer tutar, takım arkadaşla- rından pas alır, şutunu çeker ve golünü atar. Seyirciler çılgına döner. Bu golü kim atmıştır? Birçok insan golcünün attığını söyler. İyi bir antrenör ise golü takımın attığını söyleyecektir. Ünlü filozof Aguayo'ya göre golün sahibinin tanımı işte böyle keskin bir farklılık gösterir. Teknik direktörler çok iyi oynamış bir oyuncuyu bile kolay kolay ön plana çıkartmaz, hatta adını vermezler. Böyle bir ayrıcalığın öteki oyuncuları rahatsız edeceğini düşünmek gibi bir gerekçeleri vardır. Uzun zamandır ilk kez bir teknik adamın, Del Bosque'nin bu kuralı bozarak, doğrudan Tümer'in adını verdiğine tanık olduk. "Tümer girdi, oyunun kaderi değişti" dedi. "Üstelik Tümer'in adını vermekten rahatsızlık duymuyorum" diye ekleyerek yiğidin hakkını yiğide verdi. Şöyle maçı bir kafanızdan geçirin. Beşiktaş Samsun'da Pancu atılmadan hatta atıldıktan sonra kazanacak futbol oynuyor muydu? Evet aynı fikirdeyiz. Kesinlikle oynamıyordu. Sahada kalan 10 kişiyle maçı tamamlasa kaybederdi. Ne olduysa Tümer'in girişiyle oldu. Maç bir anda Tümer'den öncesi ve Tümer'den sonrası gibi iki çarpıcı bölüme dönüştü. Büyük futbolcu olmak işte bu... Oynadı, oynamayanları canlandırıp oynattı, attı, attırdı ve tek başına maç kazandırdı. Bununla da kalmadı, 10 kişilik bir takımın azalmayıp, çoğalabileceğini kanıtladı. Bir şey daha yaptı. Kötü bir maçın zevkle izlenebilecek bir oyun olabileceğini belgeledi. Yetenekli adam, uzun zaman göz ardı edilmişse sitem doludur. Attığı gollerden sonra Del Bosque'ye değil, taraftarlara koşmasını gururuna veriniz. Tümer, yıldız bir futbolcunun bir mahalle maçını andıran oyunu nasıl baştan başa değiştirebileceğini, futbol keyfinin doruk noktaya çıkartılabileceğini, unutulmaz bir geceyle belleklerimize kazıdı. Eğer Del Bosque'ye "Golleri kimler attı" diye bir soru sorulsa, hiç kuşkum yok "Hepsini Tümer attı" derdi. Hoşgeldin Tümer... Umarım bu fantastik futbol o geceyle sınırlı kalmaz.
